Nisan 2024

VERGİ ZİYAI CEZASI KESİLEN HALLERDE AYRICA ÖZEL USULSÜZLÜK CEZASI KESİLEBİLİR Mİ?

Uncategorized

VERGİ ZİYAI CEZASI KESİLEN HALLERDE AYRICA ÖZEL USULSÜZLÜK CEZASI KESİLEBİLİR Mİ?

 

Bu yazımızda, her ikisi de vergi kabahatleri için uygulanan özel usulsüzlük cezaları ile vergi ziyaı cezalarının VUK 336. Madde kapsamında mukayese edilerek sadece ağır olan cezanın uygulanıp uygulanamayacağı konusu üzerinde duracağız.

1- VUK 353. Maddesinde yer alan fiiller Konusu;

Defter ve Belge düzenine ilişkin özel usulsüzlük cezaları Vergi Usul Kanununun 353. Maddesinde düzenlenmiştir.

Bu maddenin sistematiğinde bazı özel durumlar mevcuttur. Maddenin a) işaretli kapsamı vardır ama b) ya da C)  gibi diğer alt ayrımlar mevcut değildir. Bu tedvin tarzı maddenin 4369 sayılı Yasa ile değiştirilmesinden (1998 yılından) önce  de mevcuttur.

Sistematiğe bağlı kalarak değerlendirildiğinde 353. Maddede yazılı özel usulsüzlük fiilleri,  Fatura ve benzeri evrak verilmemesi ve alınmaması ile diğer şekil ve usul hükümlerine uyulmamasıdır. Ancak, bu fillere 4369 sayılı Yasa ile belge basımı ile ilgili bildirim görevlerini yerine getirmeme fiili ile Maliye Bakanlığınca yol kontrollerinde aracını durdurmayanların fiilleri eklenmiştir.

VUK’un 353. Maddesinde yazılı özel usulsüzlük fiillerinin açıklanmasına geçmeden önce hemen belirtilmesi gereken husus;  

Bu maddede yazılı usulsüzlükler sonucunda vergi ziyaı da meydana geldiği takdirde bu ziyaın gerektirdiği vergi cezalarının  ayrıca kesileceği ve bu cezalar hakkında 336 ncı madde hükmünün  uygulanmayacağıdır.”

VUK 353. Maddesi,  tamamen belge düzenine, muhasebe ve kayıt usullerine, Bakanlığın belge düzeni ve kapsamında getirdiği yeni uygulamaların yerleştirilmesine yöneliktir. Aslında, 353. Maddenin eski halinde özel usulsüzlük fiilleri tamamen defter ve belge düzeni ile ilgiliyken 4369 sayılı Yasa ile defter-belge düzeni dışındaki bazı fiiller de kapsama alınmıştır.

VUK’un 358. Maddesinin (kaçakçılığa teşebbüs hali ile ilgiliydi) ) uygulamadan kaldırılmasıyla  belge basımı ile ilgili bildirim görevini yerine getirmeyen matbaa işletmelerine kesilecek cezalar ile Maliye Bakanlığının özel işaretli  görevlilerinin uyarısına rağmen aracını durdurmayanlara kesilecek cezalar da 4369 sayılı Yasa ile madde kapsamına alınmıştır.

Maddenin fıkra sistematiğindeki noksanlık uygulamayı tartışılabilir hale getirmektedir. Zira, yukarıda belirttiğimiz gibi maddede yalnızca (a) işaretli bir fıkra vardır ve bu fıkranın kapsamı da  “Fatura ve benzeri evrak verilmemesi ve alınmaması ile diğer şekil ve usul hükümlerine uyulmaması” şeklindedir.

Sistematik düzeltilmeden, sonraki yıllarda  yapılan ilavelerle madde, fatura ve benzeri belgeleri ilgilendirmekten çıkmış,  muhasebe usul ve standartlarına aykırılığı, kağıt fatura düzenlenmesi, fiş ve bilet alınmaması, YMM özel tespit raporu verilmemesi gibi konuları da kapsar hale gelmiştir.

Başlığın, “fatura ve benzeri belgeler ile bunlara ilişkin şekil şartlarına uyulmaması” olduğu halde, kapsamın defter kayıt nizamına, muhasebe usul ve standartlarına kadar genişlemesi hukuk nizamı açısından tartışılır olmaktadır.

Zira, 353. Madde kapsamında kesilen özel usulsüzlük cezasının, vergi ziyaı cezası ile mukayese edilemeyecek olması konuya bir tartışma kapısı açmaktadır.

353. Maddeye  göre,  fatura, müstahsil makbuzu,  serbest meslek makbuzu ve gider pusulası gibi belgelerin “düzenlenmemesi”  veya “hiç düzenlenmemiş sayılması” hallerinde   özel usulsüzlük cezası kesilebilecektir.

( Gider pusulası düzenleme konusunda, şu durumu anekdot olarak  belirtmekte yarar görüyoruz. Malın veya hizmetin bedelinin,  satıcıya,  7 gün içerisinde, bankalar,  Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, yetkili  ödeme kuruluşları veya PTT aracılığıyla ödenmesi halinde, ayrıca gider pusulası düzenlenmesi gerekmez. Bu kurumlarca düzenlenen belgeler, gider pusulası yerine geçmektedir.)

  • Özel Usulsüzlük Cezası Gerektiren Fiilinin Vergi Kaybına da Yol Açması Durumunda Ceza Karşılaştırılması

Özel usulsüzlük cezaları gerektiren fiillerin aynı zamanda vergi ziyaına da yol açması durumunda ceza karşılaştırması yapılıp yapılamayacağı tartışmalı bir konudur.

Her iki ceza türü de “kabahat” sayılan fiillerden kaynaklandığı için normal olarak cezalar arasında bir karşılaştırma yapılması ve aynı fiilden doğan cezalardan ağır olanın kesilmesi ceza sistematiğinin ve ceza hukukunun gereğidir.

Bu uygulamanın,  özel usulsüzlük cezası kesilmesini gerektiren diğer kabahatler için geçerli olmasına rağmen 353. Maddede yer alan “özel düzenleme”  nedeniyle geçerli olamayacağı Danıştay tarafından da hükme bağlanmıştır.

Danıştay  3. Dairesinin  Şubat 2022 ayında verdiği   E. 2021/ 2502 ve K. 2022/ 336 sayılı    Kararında bu konu değerlendirilmiş ve ;

  • Özel usulsüzlük cezası kesilmesini gerektiren fiilin,  VUK 353. Maddede sayılan fiillerden olması halinde
  • Aynı fiil ayrıca vergi kaybına da yol açmışsa

VUK’un 353.  maddesindeki “ Bu maddede yazılı usulsüzlükler sonucunda vergi ziyaı da meydana geldiği takdirde bu ziyaın gerektirdiği vergi cezaları ayrıca kesilir ve bu cezalar hakkında 336 ncı madde hükmü uygulanmaz.” ifadesi nedeniyle  her iki cezanın da ayrı ayrı kesilmesinin yasalara uygun olduğu hükmüne varılmıştır.

2- VUK 355 ve Mükerrer 355. Maddelerine göre kesilen özel Usulsüzlük Cezalarında durum;

Danıştay’ın 3.  Dairesinin, aynı kararında;  353. Madde dışındaki (355 ve Mükerrer 355. Maddeler gibi) özel usulsüzlük cezası gerektiren fiillerin vergi ziyaı cezasına yol açması halinde yukarıdaki,   “336. Madde hükmü uygulanmaz”  şeklinde bir düzenleme olmadığı için kesilecek özel usulsüzlük ve vergi ziyaı cezasının mukayese edilerek  ağır olanının kesilmesi gerektiği sonucuna varmıştır.

Danıştay 3. Dairesi Kararının olaya yaklaşımı ve yakın tarihli olduğu  dikkate alınarak  önemli kısmı aşağıya alınmıştır.

“….Kanun’un 353. maddesinde bu maddede yazılı usulsüzlük fiillerinin aynı zamanda vergi ziyaına da sebebiyet vermesi halinde vergi ziyaı cezası da kesileceği ve bu halde Kanun’un 336. maddesinde yer alan usulsüzlük cezası ile vergi ziyaı cezasının kıyaslanmasına ve hangisinin kesileceğinin belirlenmesine yönelik kuralın uygulanmayacağı açıklanmıştır.

Kanun koyucu bu belirlemeyi yaparken 336. maddede belirtilen usulsüzlük ifadesinin aynı zamanda özel usulsüzlükleri de kapsadığını kabul etmiş, anılan maddede yer verilen hükmün uygulanmayacağına ilişkin kuralı açıkça 353. maddede sayılan usulsüzlük fiilleri ile sınırlandırmış, usulsüzlük fiilerinin yer aldığı diğer maddelerde (352, 355 ve mükerrer 355 maddesinde) bu yönde bir istisna hükmüne yer vermemiştir.

Bu durumda, cezayı gerektiren tek bir fiil ile vergi ziyaı ve usulsüzlük suçunun birlikte işlenmesi halinde, vergi ziyaı cezası ile mükerrer 355. maddeye istinaden kesilen özel usulsüzlük cezası karşılaştırılarak bu cezalardan sadece miktar itibarıyla daha ağır olan ceza kesilebilecektir.”

Burada, VUK 355. Maddesi üzerinde kısaca durmakta fayda vardır. Madde, “Damga Vergisi ödenmemiş veya noksan ödenmiş kâğıtları, vergi ve cezası tahsil edilmeden tasdik eden veya örneklerini çıkarıp veren noterler adına”  kesilecek özel usulsüzlük cezasıyla ilgilidir. Burada hangi vergi ziyaı cezasıyla mukayese yapılacaktır? Sorusu akla gelecektir.

Noterlerin sorumluluğu Damga Vergisi Kanunu’nun 27. Maddesinde düzenlenmiştir.  Bu maddeye göre ;  “Noterler, damga vergisi ödenmemiş veya noksan ödenmiş kâğıtları vergi ve cezası ödenmedikçe tasdik edemezler veya bunların suretlerini çıkarıp veremezler.

Birinci fıkra hükmüne aykırı olarak işlem yapılması halinde, mükellef hakkında Vergi Usul Kanunu hükümleri uygulanmakla birlikte, noterlerden de tasdik ettikleri veya üzerinde işlem yaptıkları her kâğıt için kanunen alınması gereken cezası ayrıca alınır.”

Dolayısıyla Danıştay Kararındaki VUK 355. Madde ifadesi “haşiv” değildir. Yani bir sözü  “uzatma”  değildir.

3- Fatura Alıp Vermeme Konusunun Özel Durumu (Cezanın “yıllık”  niteliği)

353. maddede belge nevine ve bir yıl içindeki tespit sayısına göre en az ve en yüksek ceza oranı tespit edilmekle birlikte VUK’un mükerrer 414. Maddesi uyarınca her yıl yeniden değerleme oranında artırılmaktadır. Bu özelliği itibariyle, özel usulsüzlük cezaları genel ceza sistematiğinden ayrılmaktadır.

Danıştay’a göre özel usulsüzlük cezaları yıllık karakterli bir uygulamadır. Özellikle fatura (kanaatimizce bu ifade,  fatura benzeri irsaliye, gider pusulası, müstahsil makbuzu ve serbest meslek makbuzunu da kapsamaktadır)  alınıp-verilmemesi fiilleri yeni bir uygulama değildir. Bu nedenle 353. Maddenin yorumlanmasında fiil ve ceza karakteristiğinin  önceki haline de bakılarak maddenin amacı tespiti edilebilecektir.

Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun 07.05.2010 tarihli,  E. 2009 / 271  K. 2010/218 sayılı Kararında bu gerekçe kullanılmıştır.

Özellikle fatura nizamı ile ilgili olan bu gerekçede şöyle denilmektedir;

“ Fatura ve benzeri evrak verilmemesi ve alınmaması ile diğer şekil ve usul hükümlerine uyulmamasının yaptırıma bağlandığı 353. maddede; bu yaptırımın uygulanmasını gerektiren eylemin, yapıldığı vergilendirme döneminden sonraki zaman diliminde ve özellikle eylemin vergi kaybı yaratmasından sonra da uygulanıp uygulanmayacağı konusunda bir açıklık bulunmamaktadır. Her ne kadar maddenin sondan bir önceki fıkrasında; takvim yılı kapanmadan önce katma değer vergisi veya geçici vergi beyannamelerinde hasılatın noksan bildirilmesinden dolayı tahakkukun gecikmesinden doğan vergi kayıpları için uygulanabileceği anlaşılan ve maddede yazılı özel usulsüzlükler sonucunda vergi ziyaı da meydana geldiğinde, bu kaybın gerektirdiği vergi cezalarının ayrıca kesileceği düzenlenmişse de; tersine durumlarda ve özellikle takvim yılının kapanmasından sonra belirlenen ve vergi kaybı bulunan her olayda ilgililere ayrıca özel usulsüzlük cezası da kesileceği yolunda bir düzenleme yapılmamıştır.

Vergilendirme döneminin kapanmasından sonra yapılan vergi incelemeleriyle bir kısım hasılatın veya kimi işlemlerin kayıt ve beyan dışı bırakıldığının saptanmasından dolayı, vergilendirme döneminde yasanın şekle ve usule ilişkin kurallarına da aykırı davranılmış olduğu çıkarımıyla özel usulsüzlük cezası kesilmesine olanak bulunup bulunmadığının, yukarıda belirtilen nedenle ve Vergi Usul Kanunu’nun 3. maddesinin (A) bendindeki düzenleme gereğince özel usulsüzlükler ve cezalarının öngörülmüş amacı ve diğer maddelerle olan bağlantısı gözetilerek belirlenmesi gereklidir.

Yürürlükte kaldığı 31.12.1980 tarihine kadar uygulanan ve 04.01.1961 tarihinde kabul edilen, 10, 11 ve 12 Ocak 1961 günlü ve 10703, 10704 ve 10705 sayılı Resmi Gazetelerde yayımlanarak, 01.01.1961 tarihinde yürürlüğe giren 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun, 30.12.1980 tarihinde kabul edilen, 31.12.1980 günlü ve mükerrer 17207 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak 01.01.1981 tarihinde yürürlüğe giren 2365 sayılı Yasa ile değişmeden önceki 353. maddesinde ilk kez fatura ve benzeri evrak vermeyen ve almayanların cezası olarak ve özel usulsüzlük cezası adı altında yapılan düzenlemede de yer aldığı üzere özel usulsüzlük cezası şekle ve usule aykırılıkların yaptırımıdır.

Vergi Usul Kanunu’nun şekle ve usule aykırılıkları yaptırıma bağlayan bu düzenlemesinden önce ve 5432 sayılı Yasa’nın ilk yürürlüğe konulduğu tarihte bir süre uygulanmasından sonra fatura düzenlenmemesi konusunda mükellefleri caydırıcı olmak üzere gereksinme duyulması nedeniyle 1951 yılında, sözü edilen Yasa’ya Ek 1. madde olarak 5815 sayılı Yasa ile “fatura cezası” başlığı altında hüküm eklendiği de bilinmektedir. Değinilen Ek 1. maddenin gerekçesinde, vergi uygulaması bakımından fatura almak ve vermek mecburiyetine uyulmamasının, vergi ziyaı yaratan eylemlerden olduğu için başlangıçta usulsüzlük cezası konulmadığı, ancak; vergi ziyaı takvim yılı sonunda belli olacağı için yılı içinde görülen veya saptanan faturasız işlemler için herhangi bir işlem yapılamadığı, dolayısıyla hesap döneminin kapanması ve sonucunun beklenmesi gerektiği, uygulamada bu durumun, pek çok mükellefin disiplinsiz davranmasına yol açtığı ve fatura düzenini bozacak bir kapsamda olduğu, bu sebeple faturalar hakkında bir usulsüzlük cezası konulması zorunlu görüldüğü için Vergi Usul Kanunu’na hüküm eklenmesinin teklif edildiği belirtilmiştir. 1961 yılında yürürlüğe giren 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun gerekçesi bulunmamakla birlikte, 353. maddenin, 2365 sayılı Yasa’nın 80. maddesiyle değiştirilmesine ilişkin madde gerekçesinde; “… günümüzde, vergi güvenliğini sağlayacak tedbirler arasında, vergilendirme döneminin kapanmasından sonra yapılacak incelemelerden çok cari yıl içinde yapılan mali kontrollere önem verilmektedir. Suçun işlenmesinden bazen yıllarca sonra yapılmakta olan vergi incelemesi, vergi ziyaı ile ilgili delil ve izlerin çoğunlukla ortadan kalkmış olması nedeni ile ancak belli bir ölçüde etkili olabilmektedir.

Oysa anında yapılacak kontrollerle, geliri doğuran olayların maddi bünyesi ile kayıtlar arasında ilişki kurulması mümkün olmakta, vergi ziyaına yol açacak suçların zamanında önlenmesi sağlanmaktadır. Mükellef idare ilişkilerinin artmasını temin eden bu kontroller bir çok halde vergi idaresinin müeyyide ve cezalara maruz kalma ihtimali de büyük ölçüde bertaraf edilmiş olmaktadır.

Şüphesiz, anında yapılacak kontrollerin, belirtilen etki ve faydaları sağlayabilmesi, belli bir disiplin içinde yürütülmesi, vergi kanunlarına aykırı harekete yönelme istidadında olanların ihtar mahiyetindeki cezalarla tecziye edilmesi şartına bağlıdır. Vergi ceza hükümlerinin yeniden düzenlenmesinde, özel usulsüzlük cezaları yukarıda kısaca belirtilen anlayış içinde ele alınmış ve bunlarda, gerekli etkiyi sağlayacak değişiklikler yapılmıştır. Bilindiği üzere, mükellefleri vergi ziyaına sebebiyet verecek muhtemel vergi suçunu işlemeye götüren yollardan başlıcaları; gider, satış ve diğer hasılatlarla ilgili belge düzeni ve kayıt nizamına ait olarak kanunda yer alan hükümlere gerektiği şekilde riayet edilmemesi, daha genel şekilde ifadeyle, kayıtların, muameleleri bütünüyle aksettirecek tarzda tutulmamasıdır. Bu itibarla özel usulsüzlük ve bunlara ait cezaların tespitinde anılan hususların önlenmesinin ön planda tutul(duğu)…” belirtilmiştir.

Yukarıda belirtilen ve yasa yapıcı tarafından fatura ve benzeri belgelerin alınıp verilmemesi suretiyle mükelleflerin belge düzenine aykırı davranışlarının vergi kaybı doğup doğmamasına bakılmaksızın ve vergi kaybı doğmasını önleyici biçimde yaptırıma bağlanmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla 353. madde, takvim yılının kapanmasından sonra ve zamanaşımı süresi içinde vergi incelemesiyle belirlenen ve vergi kaybı doğuran olaylardan yola çıkılarak, yılı içinde belge düzenine de aykırı davranıldığı yaklaşımıyla ceza kesilmesini öngören bir düzenleme içermemektedir.”

Bu gerekçenin maddede yazılı diğer fiiller için de geçerli olup olmayacağı tartışmalıdır.  Kanaatimizce bu Karar esas itibariyle fatura nizamına ilişkin fiiller için geçerlidir. Zira, gerekçe,  maddenin değil, fiilin mazisi ile ilgilidir. VUK 353. Maddede yazılı diğer bir çok fiil,  DVDDK Kararında yer alan tarihsel süreçten sonra tedvin edilmiştir.

Zaten Karar da “fatura ve benzeri belgelerin alınıp verilmemesi” ile ilgilidir.

4- Geçmişe Dönük Mükellefiyet Tesisinde Özel usulsüzlük Cezası Uygulaması

Uzun bir süre mükellef ile İdare arasında ihtilaf konusu yaratan, “geçmişe dönük mükellefiyette, elektronik ortamda beyanname verilmediği gerekçesiyle özel usulsüzlük cezası kesilmesi uygulaması VUK 349 sayılı Genel Tebliği ile son bulmuştur. Tebliğde konu şu şekilde açıklanmaktadır;

“….geçmişe yönelik mükellefiyet tesis edilenlere elektronik ortamda beyanname ve bildirimlerin verilmemesi nedeniyle, söz konusu beyanname ve bildirim verilmeyen dönemlere ilişkin olarak Kanunun mükerrer 355 inci maddesi uyarınca özel usulsüzlük cezası veya 352 nci maddesi uyarınca usulsüzlük cezası kesilmeyecektir.”

5- İhtilaf yaratan tarhiyatta özel usulsüzlük cezası  kesilmesi ne kadar  doğrudur?

Özellikle randıman yoluyla yapılan tarhiyat ile  mükellefle inceleme elemanının farklı düşündüğü/yorumladığı uygulamalardan doğan tarhiyatta, VUK 353. Maddesine dayanılarak  kesilen özel usulsüzlük cezalarının durumu da tartışılmalıdır.

Zira,  fatura ve benzeri belgelerin düzenlenmemesini ve ya faturada yazılı olması gereken meblağın eksik olmasını kapsayan bir düzenlemede, açıktan satış iddiaları ile belgede eksik bedel yazılması konusunun açıkça ve varsayıma dayanmayan şekilde ortaya konulması gerekmektedir.

Bu konu, IBAN üzerinden yapılacağı duyurulan vergi incelemeleri konusunda daha çok önem kazanacaktır.

VUK 353. Maddesi,  “düzenlenmesi gereken” veya “düzenlenmemiş sayılan”  fatura ve benzerlerini hedeflemektedir. Ayrıca, bu belgelerde yazılması gereken meblağın eksikliği de önem taşımaktadır.

Belgelere “yazılması gereken meblağ”  konusu -ister istemez- varsayıma dayanacaktır.  Randıman yoluyla bulunan matrahın doğruluğu “ihtilaf bitmeden” belli olmaz.   O halde hangi bedelin eksik gösterildiği iddia edilecektir.

Aynı şekilde, maddeye göre fatura ve benzeri belge hiç düzenlenmemiş ise “fatura düzenlememe”  eylemi ile sınırlı bir cezalandırma mı yapılacak yoksa, bir başka eylem olan “eksik bedel”  üzerinden mi gidilecek?  Bu durumda “ iki eylem bir fiil” gibi bir kabahat işlenmiş olacaktır.

VUK 353. Maddesinde, faturada yer alması gereken meblağ konusunda,  “ gerçek meblağdan farklı meblağlara yer verilmesi” ifadesi bulunmaktadır. Bu durum, bizi  iki farklı noktaya taşımaktadır.

  • Gerçek meblağ  tabirinin,   mal veya hizmet bedelini ifade ettiğini düşünüyoruz.  Bu ifade, belgede yer gösterilecek olan işlem veya tüketim vergilerini kapsamaz.
  • Gerçek meblağ, net ve objektif biçimde ortaya konulabilen değeri ifade etmektedir. Götürü biçimde tespitler gerçek meblağ değildir.

Serbest meslek faaliyetinde, gelirin elde edilmesi kuralı vardır. Gelir iktisadi tasarruf altına girdiğinde, tahsil edilmiş sayılır  ve makbuz bu tarihte düzenlenir.

Gelirin sağlanmadığı hallerde bile “Hizmetin KDV’si” nedeniyle ve sadece KDV beyanı amacıyla makbuz düzenlenmektedir. Bu durumda, makbuz düzenlenmediği gerekçesiyle özel usulsüzlük cezası kesilebilir mi?

Kanımızca, 353. Maddeye dayanarak özel usulsüzlük cezası kesilmesi konusunda hassas davranılması, diğer yandan da bu konu üzerinde hukuki tartışma açılması yararlı olacaktır.

30.04.2024

Ertuğrul Tuncer
Yeminli Mali Müşavir
Köker YMM Bağımsız Denetim A.Ş.
etuncer@kokerymm.com

https://www.muhasebetr.com/yazarlarimiz/ertugrultuncer/060/

SAT KİRALA GERİ İŞLEMLERİNİN DETAYLI MUHASEBESİ

Uncategorized

SAT KİRALA GERİ İŞLEMLERİNİN DETAYLI MUHASEBESİ

Değerli okurlar, faiz oranlarının yükselmesi ve kredi bulma şartlarının ağırlaşması nedeniyle son dönemlerde sıkça başvurulan bir finansman temini yöntemi olan sat-kirala-geri uygulamasının muhasebe kayıtlarını detaylı şekilde yapmaya çalışacağız.

VERGİSEL AVANTAJLAR OLDUKÇA FAZLA

Sat-geri kirala işlemine ilişkin vergisel avantajları aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür:

Kurumlar Vergisi İstisnası

Geri kiralama amacıyla ve sözleşme sonunda geri alınması şartıyla Finansal Kiralama şirketlerine satılan taşınmazların satışından elde edilen kazanç %100 oranında kurumlar vergisinden istisnadır.

İşlemin % 100 Kurumlar Vergisinden istisna olabilmesi için;

6361 sayılı Finansal Kiralama Kanunu çerçevesinde yapılmış bir finansal kiralama sözleşmesi olması,

Aynı kanun kapsamında işlemin, geri kiralama amacıyla ve sözleşme sonunda geri alınması şartıyla, finansal kiralama şirketlerine satışının yapılması,

Sözleşme konusu ekipmanın gayrimenkul olması,

Satış bedelinin satışın yapıldığı yılı izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar tahsil edilmesi,

Satış kazancının, satışın yapıldığı yılı izleyen 5 yılın sonuna kadar pasifte özel bir fon hesabında tutulması,

Satış kazancının, 5 yıl içinde sermayeye ilave olarak kullanılması gerekmektedir.

Menkul kıymet, taşınmaz ticareti ve kiralanmasıyla uğraşan kurumlar bu istisna kapsamında değildir.

Katma Değer Vergisi İstisnası

Finansal Kiralama şirketlerine geri kiralanmak üzere satılan taşınmazların satışı, bu taşınmazların geri satıcı kiralanması ve sözleşme süresi sonunda satıcıya tekrar devri KDV’den istisna edilmiştir.

Damga Vergisi İstisnası

Finansal kiralama sözleşmesi kapsamında yapılan sat-geri kirala işlemleri nedeniyle düzenlenen kağıtlar da damga vergisinden ve harçtan istisnadır.

Tapu Harcı

Satıp-geri kirala yöntemi ile yapılan kiralama sözleşmeleri kapsamında kiralanan taşınmazların sözleşme süresi sonunda kiracı adına tapuya tescili tapu harcından müstesnadır. 492 sayılı Harçlar Kanunu hükümleri gereği, işleme konu taşınmazın kiracı tarafından finansal kiralama şirketine ilk satışında binde 4,55 oranında harç ödenmesi gerekmektedir.

ÖRNEK UYGULAMA: ABC A.Ş. aktifine 25.043.057,51 TL kayıtlı bedeli olan ve 8.045.966,34 TL’de birikmiş amortismanı olan 13 adet makinasını 36.865.000 TL’ye, XYZ Leasing firmasına sat kirala geri al kapsamında satmıştır. Bu kapsamda XYZ Leasing firması ile yapılan anlaşma gereği ana parası 11.059.500,00 TL ve faiz ödemeleri de aylık  1.493.367,63 TL olmak üzere 36 aylık ödeme planı hazırlanmıştır. 2024 yılında yapılacak faiz ödemeleri toplamı bu kapsamda 13.440.308,67 TL olarak belirlenmiştir.

Yapılan leasing sözleşmesi gereği satılan makineler toplam 64.820.734,68 TL’ye geri alınacaktır.

MAKİNA SATIŞ FATURASININ KAYDI

———————————————–01.04.2024——————————————

120 XYZ LEASİNG                                   36.865.000,00

257 BİRİKMİŞ AMORTİSMANLAR            8.045.966,34

257……637.263,77

257…   1.352.648,85

257…   210.024,77

257…   1.423.922,95

257…   1.289.231,70

257…   19.560,61

257…   814.521,19

257…   1.357.535,49

257…   228.706,03

257…   63.017,30

257…   15.661,94

257…   363.838,64

257…   270.033,10

253 TESİS MAKİNBE VE CİHAZLAR  25.043.057,51

253….2.878.888,38

253….1.352.648,85

253…. 210.024,77

253….4.372.725,46

253….4.098.954,39

253….62.190,46

253….3.167.223,73

253….5.278.706,04

253….739.645,13

253….187.702,18

253….41.214,23

253….1.583.611,86

253….1.069.522,03

679 DİĞ.OL.DIŞ.GEL.KAR.    19.867.908,83

679.99  Sat Kirala ve Geri Al  19.867.908,83

————————————————————————————————————

NOT:

19.867.908,83 Tl’lik Tutar 2024 Yılının 3,6 ve 9.Geçici Vergi Dönemlerinde ve 2024 Yılı Kurumlar Vergisi Beyannamesinde “Zarar Olsa Dahi İndirilecek İstisna ve İndirimler” Satırının Altında  ;

360 Sat-Kirala-Geri Al İşlemlerinden Doğan Kazançlarda İstisna (KVK Mad. 5/1-j)(Taşınırlar)

Satırında gösterilecektir.

01.01.2025 YILINDA KAZANCIN ÖZEL FONA ALINMASININ MUHASEBE KAYDI

———————————————-01.01.2025——————————————————

590            DÖNEM NET KARI (2024)   19.867.908,83

549 ÖZEL FONLAR  19.867.908,83

549.99 Sat Kirala Geri Al İstisna Kazancı

———————————————————————————————————————-

LEASİNG MUHASEBE KAYDI

—————————————————————-04.04.2024————————————–

260 HAKLAR                                 11.059.500,00

260.01……… Leasing.

302 ERT.FİN.KİR.BORÇ.MAL.       13.440.308,67

402 ERT.FİN.KİR.BORÇ.MAL.       40.320.926,01

301 FİN.KİR.İŞL.BORÇ.*      64.820.734,68

———————————————————————————————————————

* Burada, 2024 sonrası kısma isabet eden tutarlar için 401 hesabı da kullanmamız gerekir ama işlemlerin basitliği amacıyla bu hesaba isabet eden tutarı 301 hesapta gösteriyoruz.

NİSAN ANA PARA ÖDEME MUHASEBE KAYDI

—————————————————————-04.2024——————————————-

301 FİN.KİR.İŞL.BORÇ.       11.059.500,00

102 BANKALAR        11.059.500,00

———————————————————————————————————————

2024 YILI TAKSİT ÖDEMELERİ

NİSAN 1.TAKSİT ÖDEME KAYDI

—————————————————————-04.2024——————————————-

301 FİN.KİR.İŞL.BORÇ.       1.493.367,63

102 BANKALAR        1.493.367,63

———————————————————————————————————————

—————————————————————-04.2024——————————————-

260 HAKLAR             1.493.367,63

302 ERT.FİN.KİR.BORÇ.MAL.       1.493.367,63

Açıklama: İlk yıl faiz ödemesinin maliyete ilave edilmesi

———————————————————————————————————————

MAYIS 2.TAKSİT ÖDEME KAYDI

—————————————————————-05.2024——————————————-

301 FİN.KİR.İŞL.BORÇ.       1.493.367,63

102 BANKALAR        1.493.367,63

———————————————————————————————————————

—————————————————————-05.2024——————————————-

260 HAKLAR             1.493.367,63

302 ERT.FİN.KİR.BORÇ.MAL.       1.493.367,63

Açıklama: İlk yıl faiz ödemesinin maliyete ilave edilmesi

———————————————————————————————————————

2024 yılının sonuna kadar bu şekilde kayıt yapılacaktır.

2025 YILI TAKSİT ÖDEMELERİ

OCAK 2025  10.TAKSİT ÖDEME KAYDI

—————————————————————-01.2025——————————————-

301 FİN.KİR.İŞL.BORÇ.       1.493.367,63

102 BANKALAR        1.493.367,63

———————————————————————————————————————

—————————————————————-01.2025——————————————-

780 FİNANSMAN GİDERLERİ                    1.493.367,63

302 ERT.FİN.KİR.BORÇ.MAL.       1.493.367,63

———————————————————————————————————————

BUNDAN SONRAKİ TAKSİT ÖDEMELERİNİN TAMAMINDA FAİZ ÖDEMELERİNİ 260 HAKLAR DEĞİL 780 FİNANSMAN GİDERLERİ HESABINA ALACAĞIZ. (BU BİR SEÇİMLİK HAKTIR. İŞLETME DİLERSE 260 HAKLAR HESABINDA TAKİP ETMEYE DEVAM EDEBİLİR)

LEASİNG AMORTİSMAN KAYITLARI

Sat-kirala-geri al işleminden kaynaklanan ve geri alınan makineye ayrılacak amortismanın tamamı gidere atılamayacak olup bir kısmı fondan karşılanacaktır.

Fondan karşılanacak oran = İstisna Tutarı/Satış Tutarı = 19.867.908,83/ 36.865.000,00=0,54

Kalan kısım olan 0,46 ise doğrudan gider yazılacak olan orandır.

Amortisman ayrılacak tutar, 260 hesap ile ilk yıl 260 hesaba eklenecek olan 302’nin toplamı kadardır. O da;

11.059.500,00 + 13.440.308,67 = 24.499.808,67 TL

Bu tutara 10 yıl boyunca,

24.499.808,67 x 0,10 = 2.449.980,87 TL amortisman ayrılacak olup,

Bu tutarın 0,54’ü 549 Özel Fonlar hesabından ve 0,46’sı ise 730 nolu hesaba amortisman gideri yazılmak suretiyle giderleştirilecektir.

Ancak 549 nolu hesap 01.01.2025 tarihinde oluşacağı için 31.12.2024 tarihinde aşağıdaki gibi amortisman tahakkuk kaydı atacağız.

2.449.980,87 x 0,54 = 1.322.989,57 TL (Bu tutarı 549 hesaptan mahsup edeceğiz)

2.449.980,87 x 0,46 =1.126.991,30 TL (Bu tutar doğrudan amortisman giderine atılacak)

31.12.2024 MUHASEBE KAYDI

————————————————————-31.12.2024————————————–

730 GENEL ÜRETİM GİDERLERİ           1.126.991,30

280 GELECEK AYLARA AİT GİDERLER  1.322.989,57 *

268 BİRİKMİŞ AMORTİSMANLAR           2.449.980,87

—————————————————————————————————————–

*Özel fonlar hesabına kayıt işlemi 01.01.2025 tarihinden sonra yapılacağı için özel fon hesabından karşılanacak amortisman tutarı öncelikle 280 no.lu hesaba alınacak daha sonra 549 no.lu hesapla kapatılacaktır.

01.01.2025 MUHASEBE KAYDI

————————————————————-01.01.2025————————————–

549 HAKLAR           1.322.989,57

280 GELECEK AYLARA AİT GİDERLER  1.322.989,57

—————————————————————————————————————–

31.12.2025 MUHASEBE KAYDI

————————————————————-31.12.2025————————————–

730 GENEL ÜRETİM GİDERLERİ     1.126.991,30

549 HAKLAR                                       1.322.989,57

268 BİRİKMİŞ AMORTİSMANLAR           2.449.980,87

—————————————————————————————————————–

31.12.2026 MUHASEBE KAYDI

————————————————————-31.12.2026————————————–

730 GENEL ÜRETİM GİDERLERİ     1.126.991,30

549 HAKLAR                                       1.322.989,57

268 BİRİKMİŞ AMORTİSMANLAR           2.449.980,87

—————————————————————————————————————–

2026 Yılından sonra 260 hesaptaki tutarın tamamı 253 hesaba virmanlanacaktır. Dolayısıyla bu tarihten sonra amortisman kaydı aşağıdaki gibi olacaktır.

31.12.2027 MUHASEBE KAYDI

————————————————————-31.12.2027————————————–

730 GENEL ÜRETİM GİDERLERİ      1.126.991,30

549 HAKLAR                                       1.322.989,57

268 BİRİKMİŞ AMORTİSMANLAR           2.449.980,87

—————————————————————————————————————–

2033 YILININ SONUNA KADAR YUKARIDAKİ MUHASEBE KAYDINA DEVAM EDİLECEKTİR.

Faydalı olması dileğiyle,

 

Dr. Koray Ateş
korayates@muhasebetr.com

30.04.2024

https://www.muhasebetr.com/yazarlarimiz/koray/0521/

KATMA DEĞER VERGİSİ GENEL UYGULAMA TEBLİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ (SERİ NO: 51)

Uncategorized

27 Nisan 2024 CUMARTESİ Resmî Gazete Sayı : 32529
TEBLİĞ
Hazine ve Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ndan:

KATMA DEĞER VERGİSİ GENEL UYGULAMA TEBLİĞİNDE

DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ

(SERİ NO: 51)

 

MADDE 1- 26/4/2014 tarihli ve 28983 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinin (III/B-2.4.) bölümünde yer alan “(%8)” ibareleri “(%10)”, “(%18)” ibareleri “(%20)” şeklinde değiştirilmiş, aynı Tebliğin (III/B-2.4.1.) bölümünün birinci paragrafında yer alan “1/1/2008 tarihinden itibaren” ibaresi yürürlükten kaldırılmış ve aynı bölümün dördüncü paragrafından sonra gelmek üzere aşağıdaki paragraflar eklenmiştir.

“Bu işletmeler prensip olarak hizmet işletmesi mahiyetinde olduklarından buralarda imal edilen veya dışarıdan temin edilen gıda maddelerinin buralarda veya dışarıda tüketilmek üzere müşterilere satışında %10 (alkollü içeceklerde %20) oranında KDV hesaplanır.

Örnek 1: (K) Kahvecisi, kendi hazırladığı kahvelerin yanında (T) işletmesinden temin ettiği keklerin de satışını yapmaktadır. Self-servis olarak hizmet veren işletmeye gelen müşteri sipariş ettiği kahvenin yanında ıslak kek satın almış ve işletmeye ait alanda oturmak yerine siparişlerinin paketlenmesini istemiştir. Ayrıca 100 gr Türk kahvesi çektirmiştir. Kafeterya ruhsatına sahip olan (K)’nın yaptığı bu satışların tamamında %10 oranında KDV hesaplanacaktır.

Örnek 2: (G) Lokantasında yemek yiyen müşteri (D), lokantadan ayrılırken 1 kg baklava satın almıştır. Lokanta, müşteriye vermiş olduğu yemek hizmeti ile baklava satışında %10 oranında KDV hesaplayacaktır.

Bu işletmelerin telefonla veya internet üzerinden sipariş suretiyle adrese gönderme, gel-al gibi yöntemlerle yaptıkları tüm satışlar da aynı mahiyettedir.

Örnek 3: (A) Pastanesi, telefonla verilen sipariş üzerine imalathanesinde 8 kişilik doğum günü pastası hazırlamıştır. Müşteri pastanın ev adresine gönderilmesi yerine iş çıkışı pastaneye gelerek pastayı alacağını bildirmiştir. İş çıkışında sipariş pastanın yanında 1 kg kuru pasta ve 2 şişe limonata satın almıştır. Pastane işletme ruhsatına sahip (A)’nın sipariş suretiyle hazırladığı pasta ve yanındaki gıda satışlarında %10 oranında KDV hesaplanacaktır.

Öte yandan, yiyecek ve içecek hizmetlerine yönelik işyeri açma ve çalışma ruhsatı bulunmadığı halde müşterilerine masa, oturma yeri, tezgâh gibi servis yapılabilen alanlarda yiyecek ve içecek hizmetleri sunanların bu yerlerde yaptıkları gıda maddeleri satışları da 2007/13033 sayılı BKK eki (II) sayılı listenin 24 üncü sırası kapsamındadır.

Örnek 4: Sahilde faaliyet gösteren (B) Büfe İşletmesi, yiyecek ve içecek hizmetlerine yönelik işyeri açma ve çalışma ruhsatı bulunmadığı halde büfesinin önüne yerleştirdiği masa ve taburelerde oturan müşterileri ile sahilde bulunan şezlonglarda denize girenlere tost, çay ve meşrubat satışı yapmaktadır. (B) Büfe İşletmesi, fiilen yiyecek ve içecek hizmetleri sunduğundan büfede hazırladığı tost ve çayın yanında dışarıdan hazır temin ettiği gıda maddelerinin satışında %10 oranında KDV hesaplayacaktır.”

MADDE 2- Bu Tebliğ yayımını izleyen ayın başında yürürlüğe girer.

MADDE 3- Bu Tebliğ hükümlerini Hazine ve Maliye Bakanı yürütür.

https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2024/04/20240427-16.htm

İHALELERE KATILIMDA ENFLASYON DÜZELTMESİNE TABİ BİLANÇO MI KULLANILACAK

Uncategorized

İHALELERE KATILIMDA ENFLASYON DÜZELTMESİNE TABİ BİLANÇO MI KULLANILACAK

KAMU İHALE KURULU KARARI

Toplantı No                                                : 2024/018

Gündem No                                                : 39

Karar Tarihi                                               : 25/04/2024

Karar No                                                    : 2024/DK.D-77

Toplantıya Katılan Üye Sayısı            : 9

Gündem Konusu                                     : Kamu ihale mevzuatı uyarınca aranılan bilanço oranlarının hesaplanmasında enflasyon düzeltmesine tabi bilanço verilerinin esas alınması

Açıklanan nedenlerle;

1- 4734 sayılı Kanunun 10 uncu maddesi ve ilgili ihale uygulama yönetmelikleri çerçevesinde ekonomik ve malî yeterliklerin belirlenmesine ilişkin olarak bilanço veya eşdeğer belgelerin istenildiği ihalelerde, bilançosu enflasyon düzeltmesine tabi aday veya istekliler tarafından sadece enflasyon düzeltmesi yapılan bilançoların sunulması ve idareler tarafından bilanço oranlarının hesaplanmasında enflasyon düzeltmesi yapılan bilanço veya eşdeğer belgelerdeki tutarların esas alınması gerektiğine,

2- Bu kararın ilgili bölümünün Kurumun resmi internet sayfasında yayımlanmasına,

Oybirliği ile karar verilmiştir.

https://ekap.kik.gov.tr/EKAP/Vatandas/KurulKararSorgu.aspx

VERGİ USUL KANUNU GENEL TEBLİĞİ (SIRA NO: 560)

Uncategorized

30 Nisan 2024 SALI Resmî Gazete Sayı : 32532
TEBLİĞ
Hazine ve Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ndan:

VERGİ USUL KANUNU GENEL TEBLİĞİ

(SIRA NO: 560)

Amaç ve kapsam

MADDE 1- (1) 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesinin (A) fıkrası ile geçici 33 üncü maddesi uyarınca, 2023 hesap dönemi sonunda ve düzeltme şartlarının gerçekleşmesine/varlığına bağlı olarak (geçici vergi dönemleri dâhil) izleyen hesap dönemlerinde enflasyon düzeltmesine tabi tutulacak mali tablolar ve yapılacak düzeltme işlemlerinin usul ve esasları 30/12/2023 tarihli ve 32415 ikinci mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 555) ile belirlenmiştir.

(2) Mezkûr mevzuat uyarınca kapsam dâhilinde olan mükelleflerce 2024 hesap döneminin birinci geçici vergi döneminin (Ocak-Şubat-Mart) sonu itibarıyla, enflasyon düzeltmesi yapılmaması bu Tebliğin amacını ve kapsamını oluşturmaktadır.

Yasal dayanak

MADDE 2- (1) 213 sayılı Kanunun mükerrer 298 inci maddesinde, “A) Malî tablolarda yer alan parasal olmayan kıymetler aşağıdaki hükümlere göre enflasyon düzeltmesine tâbi tutulur.

1. Kazançlarını bilanço esasına göre tespit eden gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri fiyat endeksindeki artışın, içinde bulunulan dönem dahil son üç hesap döneminde %100’den ve içinde bulunulan hesap döneminde % 10’dan fazla olması halinde malî tablolarını enflasyon düzeltmesine tâbi tutarlar. Enflasyon düzeltmesi uygulaması, her iki şartın birlikte gerçekleşmemesi halinde sona erer.

Kapsama giren mükellefler, geçici vergi dönemlerinin sonu itibarıyla malî tabloları düzenlemek ve enflasyon düzeltmesi yapmak zorundadırlar. Geçici vergi dönemlerinde yukarıda belirtilen oranların tespitinde, son üç hesap dönemi yerine üçer aylık dönemlerin son ayı dahil önceki otuzaltı ay ve içinde bulunulan hesap dönemi yerine son oniki ay dikkate alınır. Bir hesap dönemi içindeki geçici vergi dönemlerinin herhangi birinde düzeltme yapılması halinde takip eden geçici vergi dönemlerinde ve içinde bulunulan hesap dönemi sonunda da düzeltme yapılır.

8. Maliye Bakanlığı;

b) Mükellef veya meslek grupları ya da mükelleflerin aktif toplamları veya ciroları itibarıyla hangi tür malî tabloların; enflasyon düzeltmesine tâbi tutulup tutulmayacağını ve geçici vergi dönemlerinde düzeltilip düzeltilmeyeceğini belirlemeye, Yetkilidir.

9. Münhasıran sürekli olarak işlenmiş; altın, gümüş alım-satımı ve imali ile iştigal eden mükellefler bu fıkranın (1) numaralı bendinde yer alan şartlara bakılmaksızın enflasyon düzeltmesi yaparlar. …” hükümleri yer almaktadır.

2024 hesap dönemi birinci geçici vergi döneminde 213 sayılı Kanunun mükerrer 298 inci maddesine göre enflasyon düzeltmesi

MADDE 3- (1) 213 sayılı Kanunun mükerrer 298 inci maddesinin (A) fıkrasının (1) numaralı bendine göre 2024 takvim yılının ilk geçici vergi döneminde enflasyon düzeltmesi şartları gerçekleşmiştir.

(2) 213 sayılı Kanunun mükerrer 298 inci maddesinin (A) fıkrasının (8) numaralı bendinin (b) alt bendinde yer alan yetkiye dayanılarak, 2024 hesap döneminin birinci geçici vergi döneminde (213 sayılı Kanunun 174 üncü maddesi kapsamında kendilerine özel hesap dönemi tayin edilenlerde 555 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğine göre karşılık gelen ilgili dönemde), kapsam dâhilindeki mükelleflerin (213 sayılı Kanunun mükerrer 298 inci maddesinin (A) fıkrasının (9) numaralı bendi kapsamındaki mükellefler hariç) enflasyon düzeltmesi yapmaması uygun bulunmuştur.

(3) 2024 hesap döneminin birinci geçici vergi dönemi gelir/kurumlar beyannameleri ekine bilanço eklenmeyecek, enflasyon düzeltmesi yapılan izleyen geçici vergi dönemlerinde ise bu beyannamelere düzeltilmiş bilanço eklenecektir.

(4) 2024 hesap döneminin birinci geçici vergi dönemi itibarıyla enflasyon düzeltmesi yapılmaması, 2023 hesap dönemi sonuna ait bilançoların enflasyon düzeltmesine tabi tutulmasına engel teşkil etmeyecektir.

(5) 213 sayılı Kanunun mükerrer 298 inci maddesinin (A) fıkrasının (9) numaralı bendi kapsamındaki münhasıran sürekli olarak işlenmiş altın, gümüş alım-satımı ve imali ile iştigal eden mükellefler, mezkûr fıkranın (1) numaralı bendinde yer alan şartlara bakılmaksızın (her geçici vergi dönemi sonu itibarıyla) enflasyon düzeltmesi yapma zorunlulukları bulunduğundan, 2024 hesap döneminin birinci geçici vergi dönemi dahil enflasyon düzeltmesi yapmaya devam edeceklerdir.

Yürürlük

MADDE 4- (1) Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 5- (1) Bu Tebliğ hükümlerini Hazine ve Maliye Bakanı yürütür.

https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2024/04/20240430-14.htm

ENFLASYON DÜZELTMESİ SONRASI TEVSİ YATIRIMLARDA İNDİRİMLİ KURUMLAR VERGİSİ

Uncategorized

 

ENFLASYON DÜZELTMESİ SONRASI TEVSİ YATIRIMLARDA İNDİRİMLİ KURUMLAR VERGİSİ 

Giriş

Kurumlar vergisi mükelleflerinin kurumlar vergisi beyannamelerini vermeleri için kalan sürede artık son düzlüğe girdik diyebiliriz. Bilindiği üzere 2023 hesap dönemi için kurumların, kurumlar vergisi beyannamelerinin ekinde yer alan bilançolarının yanı sıra enflasyon düzeltmesi uygulanmış bilançolarını da bu beyannamelerine eklemeleri gerekecektir.

Enflasyon düzeltmesi, mali tablolarda yer alan parasal olmayan kıymetlerin Türk Lirası değerlerinin, tablonun ait olduğu tarihteki değerine yükseltilmesinden ibaret bir işlemdir. Düzeltme, parasal olmayan kıymetlerin enflasyon düzeltmesinde dikkate alınacak tutarlarının düzeltme katsayıları ile çarpılması suretiyle gerçekleştirilecektir. İbaret diyoruz ancak enflasyon düzeltmesi yapıldıktan sonra da düzeltilmesi gereken ya da hesaplanmasına dikkat edilmesi gereken işlemler yer alıyor. Bunlardan bir tanesi de tevsi yatırımlardan elde edilen kazancın indirimli kurumlar vergisi uygulanacak kısmının hesabı. Bu yazımızda da tevsi yatırımlardan elde edilen kazançların indirimli kurumlar vergisi uygulanacak kısmının hesaplanması özelinde enflasyon düzeltmesinin etkilerini anlatmaya çalışacağız.

Tevsi Yatırımlarda İndirimli Kurumlar Vergisi

Tevsi yatırımları mevcut bir yatırıma üretim hattı veya makine ve teçhizat ilavesiyle kapasitenin artırılmasına yönelik olan ve mevcut tesis ile alt yapı müşterekliği oluşturarak bir bütün teşkil eden yatırımlar olarak tanımlamak mümkündür.

Bu yazımızda anlatmak istediğimiz temel noktadan çok fazla sapmamak adına indirimli kurumlar vergisine kısaca değineceğiz. İndirimli kurumlar vergisi esas olarak, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından teşvik belgesine bağlanan yatırımlardan elde edilen kazançların, yatırımın kısmen veya tamamen işletilmesine başlanılan hesap döneminden itibaren yatırıma katkı tutarına ulaşıncaya kadar indirimli oranlar üzerinden kurumlar vergisine tabi tutulması suretiyle mükelleflerin özellikle yeni yatırımlar için teşvik edilmesine ilişkin bir uygulamadır.  Söz konusu yatırımlar için Devletçe karşılanacak yatırıma katkı tutarı, indirimli kurumlar vergisi uygulanmak suretiyle tahsilinden vazgeçilen vergi tutarını, bu tutarın yapılan toplam yatırım tutarına bölünmesi suretiyle bulunacak oran ise yatırıma katkı oranını ifade etmektedir.

Tevsi yatırımlardan elde edilen kazanca indirimli kurumlar vergisi uygulaması ise söz konusu kazancın işletme bütünlüğü çerçevesinde ayrı hesaplarda izlenmek suretiyle tespit edilebilmesi halinde mümkün olabilecektir. Kazancın ayrı bir şekilde tespit edilememesi halinde ise tevsi yatırım dolayısıyla indirimli vergi oranı uygulanacak kazanç, yapılan tevsi yatırım tutarının, dönem sonunda kurumun aktifine kayıtlı bulunan toplam sabit kıymet tutarına oranlanması suretiyle belirlenecek olan oranın kurumun ticari bilanço karı ile çarpılması suretiyle hesaplanacaktır. Dönem sonunda kurumun aktifine kayıtlı bulunan toplam sabit kıymet ifadesinden ilgili kurumun aktifine kayıtlı bütün amortismana tabi iktisadi kıymetlerin anlaşılması gerektiği bunun dışında boş arazi-arsa ve amortismana tabi olmayan diğer kıymetlerle ilgili tutarların bu hesaplamada dikkate alınmaması gerekmektedir. Bununla birlikte sabit kıymet tutarının hesabında ise bu kıymetlerin birikmiş amortismanları düşülmeden önceki brüt tutarlarının dikkate alınması gerekmektedir. Burası önem arz etmektedir ki, bu hesaplama sırasında işletme aktifinde yer alan sabit kıymetlerin kayıtlı değeri olarak, gerekli şartların oluşması halinde yapılan enflasyon düzeltmesi sonucu oluşan değerleri dikkate alınacaktır.

Tevsi yatırımlardan elde edilen kazancın bu şekilde oranlama yapılmak suretiyle belirlenmesi mükellefler açısından seçimlik bir hak olmayıp, indirimli kurumlar vergisi uygulanacak kazancın işletme bütünlüğü çerçevesinde ayrı hesaplarda izlenmek suretiyle mükellefçe tespit edilmesi gerekmektedir. Birden fazla tevsi yatırımı bulunan kurumların oranlama yaparken sadece tevsi yatırıma konu hizmet ve üretim işletmesiyle ilgili sabit kıymetleri değil, kurumun aktifine kayıtlı olan ve amortismana tabi tüm sabit kıymetlerin toplamını dikkate almaları gerekmektedir.

Hak kazanılan yatırıma katkı tutarına birden fazla yılda ulaşılması halinde her bir dönem itibarıyla indirimli oran uygulanacak kazanç, tevsi yatırım tutarının her bir dönem sonu itibarıyla kurumun aktifine kayıtlı bulunan toplam sabit kıymet tutarına oranlanması suretiyle belirlenecektir.

Amortismana Tabi İktisadi Kıymetler ile Yapılmakta olan Yatırımlarda Enflasyon Düzeltmesi

Yukarıda tevsi yatırımlarda indirimli kurumlar vergisinden bahsederken, tevsi yatırımlardan elde edilen kazancın ayrı bir şekilde tespit edilememesi halinde tevsi yatırım dolayısıyla indirimli vergi oranı uygulanacak kazancın yapılan tevsi yatırım tutarının, dönem sonunda kurumun aktifine kayıtlı bulunan toplam sabit kıymet tutarına oranlanması suretiyle belirlenecek olan oranın kurumun ticari bilanço kârı ile çarpılması suretiyle hesaplanacağından bahsetmiştik. Sonrasında ise bu oranlama yapılırken işletme aktifinde yer alan sabit kıymetlerin kayıtlı değeri olarak, gerekli şartların oluşması halinde yapılan enflasyon düzeltmesi sonucu oluşan değerlerin dikkate alınacağına vurgu yapmıştık.

Şimdi ise konunun daha iyi anlaşılması açısından 2023 hesap dönemi enflasyon düzeltmesi kapsamında amortismana tabi iktisadi kıymetler ile yapılan ve yapılmakta olan yatırımların enflasyon düzeltmesi uygulaması içerisindeki durumundan bahsetmekte fayda var diye düşünüyorum.

Genel anlamda enflasyon düzeltmesi, paranın satın alma gücündeki değişmeler nedeniyle gerçek durumu ifade edemeyen mali tabloların, gerçek durumu ifade eder hale gelmelerini sağlamak üzere düzeltme işlemine tabi tutulmasıdır. Satın alma gücü ile ulusal para değerindeki değişmeler arasındaki ilişki göz önünde bulundurulduğunda, mali tablolarda yer alan kıymetler iki gruba ayrılır, bunlar parasal kıymetler ve parasal olmayan kıymetlerdir. Parasal kıymetler  enflasyon düzeltmesine tabi tutulmaz, çünkü bilançoda görünen parasal kıymete ait değer, bilanço tarihi itibarıyla o kıymetin satın alma gücünü de göstermektedir. Ancak bilançoda görünen parasal olmayan kıymetlere ait değerler, bilanço tarihi itibarıyla bu kıymetlerin satın alma gücünü gösteren değerler olmadığından, bilançonun enflasyonun etkilerinden ayrılabilmesi için parasal olmayan kıymetler enflasyon düzeltmesine tabi tutulur.

Amortismana tabi iktisadi kıymetlerde parasal olmayan kıymetler içerisinde yer alan parasal olmayan varlıklar içerisinde yer almaktadır ve enflasyon düzeltmesine tutulmaları gerekmektedir.  Bununla birlikte amortismana tabi iktisadi kıymetler için ayrılmış olan birikmiş amortismanlar da parasal olmayan kıymet mahiyetindedir ve enflasyon düzeltmesine tabi tutulurlar. Ancak enflasyon düzeltmesi uygulanmayan bir hesap döneminden sonra enflasyon düzeltme şartlarının yeniden oluşması halinde yapılacak enflasyon düzeltmesinde, birikmiş amortismanların, ait oldukları kıymetin bilanço tarihindeki değerinde düzeltme sonrasında ortaya çıkan artış oranı dikkate alınarak düzeltileceği hükme bağlanmıştır. Bu nedenle 2023 hesap dönemi sonuna ait bilançonun düzeltilmesinde, birikmiş amortismanların ait oldukları kıymetin bilanço tarihindeki değerinde düzeltme sonrasında ortaya çıkan artış oranı dikkate alınarak düzeltilmesi gerekmektedir. Burada belirtmek de fayda var enflasyon düzeltmesi uygulamasında amortismana tabi iktisadi kıymetlere ilişkin bir istisna düzenlenmiştir. Amortismana tabi olup faydalı ömür süresini tamamlayan ve amortisman yoluyla değeri tamamen yok edilmiş iktisadi kıymetlerin ve birikmiş amortismanlarının enflasyon düzeltmesine tabi tutulmalarının ihtiyari olduğu belirtilmiştir.

Ayrıca amortismana tabi iktisadi kıymetlerin enflasyon düzeltmesinde dikkate alınacak tutarları belirlenirken bir kısım değerlerin, söz konusu bu kıymetlerin Vergi Usul Kanununun değerleme hükümlerine göre bulunan tutarlarından düşülmesi gerekmekte olup bunlarında başında kuşkusuz Reel Olmayan Finansman Maliyeti gelmektedir. Sonuç olarak amortismana tabi iktisadi kıymetlerin içerisinde bulunan reel olmayan finansman maliyetlerinin, ilgili varlığın maliyet veya alış bedelinden düşülmesi sonucu bulunacak tutarın düzeltmeye esas alınması gerekmektedir. Yani amortismana tabi iktisadi kıymetlerin ROFM’den arındırma işlemi, mükelleflerin yapmış oldukları borçlanmalarda katlanmış oldukları ve amortismana tabi iktisadi kıymetlerin maliyet veya alış bedeline ekledikleri finansman giderlerinin içerisinde, enflasyon nedeniyle oluşan değer kaybının telafisine yönelik bir unsur da bulunduğundan, yani alınan borcun geri ödenmesinde borç verenin enflasyon nedeniyle uğrayacağı kayıp tutarı da finansman gideri içerisinde yer aldığından, maliyet veya alış bedeline eklenen finansman gideri içerisindeki anaparaya ait enflasyon kaybının ayrıştırılmasından sonra kalan kısmın enflasyon düzeltmesinde dikkate alınması gerekmektedir.

Yapılmakta olan yatırımlarda enflasyon düzeltmesi ise 2023 hesap dönemi sonuna ait bilançoda yer alan, yapımı süren ve tamamlandığında ilgili maddi duran varlık hesabına aktarılacak olan, her türlü madde ve malzeme ile işçilik ve genel giderlerle ilgili harcamaların yapıldığı, yani yatırımlara ilişkin tutarların düzeltilmesi işleminin söz konusu yatırımlara ait geçmiş her ay sonu itibarıyla kesinleşmiş harcama tutarlarının o ayın düzeltmeye esas tarih olarak dikkate alınması yoluyla bulunacak düzeltme katsayısı ile çarpılması ve bulunan bu tutarların toplanması suretiyle yapılması gerekmektedir. Burada da belirtmekte fayda var düzeltmeye esas yatırım tutarları belirlenirken bunların içerisinde yer alan mükelleflerin söz konusu yatırımları yaparken yapmış oldukları borçlanmalarda katlanmış oldukları ve yatırımın maliyetine ekledikleri finansman giderlerinin yani reel olmayan finansman maliyetlerinin düşülmesi gerekmektedir.

Ayrıca 2023 hesap dönemi sonu itibarıyla bilançoda yer almayan, ilgili aktif hesabına bilanço tarihinden önce aktarılmış bulunan ve yapılmakta olan yatırımlar hesabından gelmiş olan değerlerin düzeltmeye esas tarihi olarak, söz konusu değerlerin aktifleştirme tarihlerinin değil yapılmakta olan yatırımlar hesabının kullanıldığı tarihlerin alınması gerekmektedir. Buna göre söz konusu değerlerin düzeltilmesi iki aşamada gerçekleştirilecektir. Öncelikle her bir aya ilişkin yatırım harcaması, harcamanın gerçekleştiği ay sonu itibarıyla aktifleştirme tarihine kadar enflasyon düzeltmesine tabi tutulacak, sonra da aktifleştirilen bedel kül halinde aktifleştirme tarihinden 2023 hesap dönemi sonuna enflasyon düzeltmesine tabi tutularak düzeltilmiş hali ile bilançodaki yerini alacaktır.

Sonuç

Tevsi yatırımlardan elde edilen kazancın ayrı bir şekilde tespit edilememesi halinde tevsi yatırım dolayısıyla indirimli kurumlar vergisi uygulanacak kazancın hesaplanmasının yapılan tevsi yatırım tutarının, dönem sonunda kurumun aktifine kayıtlı bulunan toplam sabit kıymet tutarına oranlanması suretiyle belirlenecek olan oranın kurumun ticari bilanço karı ile çarpılması şeklinde yapılması gerekecektir. Burada işlemin payında yani üst kısmında bölünen olarak gerçekleşen tevsi yatırım tutarı yer almaktadır. Paydasında ise yani alt kısmında bölen olarak da toplam sabit kıymet tutarı yer almaktadır.

Enflasyon düzeltmesi sonucunda bu oranlama yapılmak suretiyle bulunacak olan tevsi yatırımlardan elde edilen kazançlara indirimli kurumlar vergisi uygulamasında, söz konusu oranın enflasyon düzeltmesi sonucu oluşan yeni veriler kullanılarak hesaplanması önem arz etmektedir. Bu hesaplama yapılırken tevsi yatırıma konu sabit kıymetleri değil, kurumun aktifine kayıtlı olan ve amortisman mevzuunu oluşturan tüm sabit kıymetlerin toplamı dikkate alınması gerekmektedir. Bu durumda da fazla sayıda amortismana tabi sabit kıymeti olan işletmeler açısından enflasyon düzeltmesi sonucu tevsi yatırımlardan elde edilen indirimli kurumlar vergisi uygulanacak kazancın bulunmasında kullanılan oranın daha düşük çıkması muhtemel olabilecektir. Bunun da önüne geçilebilmesi bizim görüşümüze göre her işletme özelinde farklı derecede olmakla beraber faydalı ömür süresini tamamlayan ve amortisman yoluyla değeri tamamen yok edilmiş olan sabit kıymetlerin ve birikmiş amortismanlarının enflasyon düzeltmesine tabi tutulmalarının ihtiyari olduğu göz önüne alındığında bunların söz konusu oranlamada enflasyon düzeltmesine tabi tutulmaksızın dikkate alınması suretiyle mümkün olabilecektir. Çünkü bir sabit kıymet her ne kadar faydalı ömür süresini tamamlamış olsa da tevsi yatırımlara isabet eden kazanç hesabında birikmiş amortismanları düşülmeden önceki brüt tutarları ile birlikte dikkate alınmaktadır.

Kaynakça

— Kurumlar Vergisi Kanunu

—  1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği

— Vergi Usul Kanunu

— Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 555)

— Vergi Usul Kanunu Sirküleri -165

Fatih KAYA
Vergi Müfettişi
fatihkaya006@gmail.com

https://www.alomaliye.com/2024/04/29/enflasyon-duzeltmesi-sonrasi-tevsi-yatirimlarda-indirimli-kurumlar-vergisi/

YİYECEK İÇECEK SEKTÖRÜNDE KDV ORANI MESELESİ

Uncategorized

YİYECEK İÇECEK SEKTÖRÜNDE KDV ORANI MESELESİ

27 Nisan 2024 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 51 seri numaralı KDV Genel Tebliği ile yeme-içme sektörünü yakından ilgilendiren bir düzenleme yapıldı. Söz konusu tebliğ, taslak olarak kamuoyu ile paylaşıldığında bazı tartışmalar gündeme gelmiş ve Maliye bir açıklama yapmak zorunda kalarak düzenlemenin sektördeki kötü uygulamaların önüne geçmek için yapıldığını, vergi oranı artışı yapılmadığını kamuoyuna duyurmuştu.

Peki yapılan düzenlemenin içeriğinde ne var da tartışmalar çıktı? Konuyu detaylandırmadan önce bazı medya organlarında KDV oranlarında bir artış yapıldığı yönünde yapılan hatalı haberleri düzeltmek gerek. Vergi oranları, Anayasanın 73. maddesi uyarınca ancak kanunla veya kanunun yetki vermesi halinde altı ve üst sınırları belirtilmek şartıyla Cumhurbaşkanının çıkaracağı bir düzenlemeyle değiştirilebilir. Nitekim geçen sene 6 Temmuz 2023 tarih ve 7346 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile %8 olan indirimli KDV oranı %10’a, %18 olan genel KDV oranı ise %20’e yükseltilmişti. Ancak, KDV Uygulama Genel Tebliğinde paralel yönde bir güncelleme yapılmamıştı. İşte 51 seri numaralı Tebliğle gecikmiş de olsa bu güncelleme yapılmaktadır. Dolayısıyla, KDV oranlarında yapılmış yeni bir artış söz konusu değildir.

Tebliğde yapılan asıl düzenleme ise yiyecek içecek sunan işletmelerde uygulanan KDV oranına ilişkin “açıklama”dır. Söz konusu Tebliğ aslında yeni bir durum yaratmamakta olup Bakanlığın yukarıda bahsettiğim açıklamasında da ifade edildiği üzere sektördeki bazı suistimalleri önlemeye dönük açıklayıcı düzenlemeler yapmaktadır. Yapılan düzenleme uyarınca, “yiyecek içecek sunan işletmeler prensip olarak hizmet işletmesi mahiyetinde olduklarından buralarda imal edilen veya dışarıdan temin edilen gıda maddelerinin buralarda veya dışarıda tüketilmek üzere müşterilere satışında %10 (alkollü içeceklerde %20) oranında KDV hesaplanır.”

Söz konusu düzenleme, bu işletmelerde yapılan gıda maddeleri satışını, bir gıda maddesi satışı olarak değil, gıdanın da içinde bulunduğu bir hizmet satışı olarak değerlendirerek KDV Kanununa ekli 2 listenin 24. maddesi kapsamında %10 KDV oranına tabi olması gerektiğini söylemektedir. KDV Kanununa ekli 2 listenin 24. maddesi uyarınca “Gazino, açık hava gazinosu, bar, dans salonu, diskotek, pavyon, taverna, birahane, kokteyl salonu ve benzeri yerler hariç olmak üzere kahvehane, kır kahvesi, çay bahçesi, çay ocağı, kıraathane, kafeterya, pastane, ayakta yemek yenilen yerler, yemeği pakette satan veya diğer şekillerde yemek hizmeti sunan yerler, lokanta, içkili lokanta, kebapçı ve benzeri yerlerde  verilen hizmetler (bu yerlerde verilen hizmetlerin alkollü içeceklere isabet eden kısmı hariç)” %10 KDV oranına tabidir.

Söz konusu düzenleme, mekanın türünü esas alarak bu yerlerde verilen hizmetlerin %10 oranında KDV’ye tabi olacağını söylemektedir. Dolayısıyla %10 KDV oranının uygulanması için öncelikle sayılan yerlerde bir satış olması ve bu satışın hizmet satışı olması gerekmektedir. Bu arada, düzenleme hizmet satışı yönünden oran belirlerken “alkollü içecek” satışını %20 oranında KDV’ye tabi tutmuştur. Dolayısıyla, bu işletmelerde yapılan hizmet satışları içinde alkollü içecek varsa, buna isabet eden kısım %20 KDV oranına tabi olacaktır. Bu ifadeye göre kuver, servis hizmeti vb. adlarla alınan ücretlerden de alkollü içeceklere isabet eden kısmın genel orana tabi olması gerektiği sonucu çıkmaktadır. “Hizmet satışını” esas alan düzenleme içinde cımbızla bir “mal (alkollü içecek) satışının” hariç tutulmasının ifade açısından zafiyet içerdiğini düşünüyorum.

Peki Bakanlığın atıf yaptığı suistimal ne? Sektördeki çok sayıdaki işletmenin düzenlediği belgelerde alkol servisi olsa da toplam tutarı yemek satışı gibi gösterdiği veya yemek servisi yapılsa da %1 KDV oranına tabi olan temel gıda maddesi satışı gibi belge düzenlediği görülmektedir. Ülkemizde menülerdeki fiyatlar KDV dahil tutar üzerinden gösterildiğinden bu uygulamalar nedeniyle işletmelerin tüketicilerden tahsil ettikleri KDV, düzenlenen fiş ve faturalarda daha düşük bir KDV oranı gösterildiğinden Maliye’nin değil bu işletmelerin cebine gitmektedir. Bu durum da hem vergi kaybına hem de hem de işletmeler arasında haksız rekabete yol açmaktadır. Dolayısıyla, Maliye’nin söz konusu Tebliği düzenlemedeki motivasyonu yerinde ve doğrudur. Bu arada, bu şekilde kasten yanlış belge düzenleyenlerin Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesindeki hapis cezası da öngören sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleme suçuyla muhatap olma riski taşıdıkları uyarısında da bulunmuş olalım.

Tebliğdeki örnekler dondurulmuş bir tartışmayı da alevlendirmiştir. Söz konusu işletmelerde eğer bir servis veya hizmet alınmadan sadece gıda satışı yapıldığında hangi KDV oranı uygulanmalıdır? Yapılan düzenleme, Maliye’nin gözünde böyle bir ayırım olmadığını, yeme içme hizmeti sunan işletmelerde yapılan her türlü satışın %10 (alkollü içecek %20) KDV oranına tabi olacağını söylemektedir. Bu durumda, fırından veya marketten alınan bir simit %1 KDV oranına tabi olurken aynı simit pastaneden alınırsa %10 oranında KDV’ye tabi olmaktadır. Tebliğin bu anlayışının KDV Kanununa ekli 2 sayılı listesinin 24. maddesindeki düzenlemeye aykırı olduğunu düşünüyorum. Zira, söz konusu düzenlemede açıkça “verilen hizmetler” ifadesi geçmektedir.

KDV Kanununun 4. maddesinde hizmet, teslim ve teslim sayılan haller ile mal ithalatı dışında kalan işlemler olarak tanımlanmıştır. Kanunun 2. maddesinde ise teslim, bir mal üzerindeki tasarruf hakkının malik veya onun adına hareket edenlerce, alıcıya veya adına hareket edenlere devredilmesidir. Dolayısıyla, KDV açısından mal teslimi ve hizmet ayrı kavramlardır. Bir hizmet, doğası gereği bazı malların teslimini de içerebilir, ancak salt bir mal üzerindeki mülkiyet hakkının devri hizmet değil teslimdir. Konuyu yeme içme sektörü açısından değerlendirdiğimizde, müşterinin ürünü satın alıp parasını ödeyip gittiği ve işletmeden başka bir servis almadığı durumda artık bir mal satışından (tesliminden) bahsetmek gerekir. Dolayısıyla, Tebliğ bu alamda yetki aşımı yapmakta olup hukuki ihtilafların yaşanması kuvvetle ihtimaldir. Sektördeki aktörler Tebliğdeki örneklerin iptali için dava açabilirler.

Uygulamaya ilişkin açıklayıcı bir düzenlemenin RG’de yayımından ileri bir tarih olan 1 Mayıs 2024’de yürürlüğe girecek olması ise enteresan bir durum yaratmıştır. Bakanlık, yeni bir durum yaratan değil de halihazırdaki olması gereken uygulamaya dönük açıklayıcı bir düzenleme yapıyorsa yürürlüğün neden ertelendiğini ben anlamış değilim.

Uygulamada, yapılan satışın salt gıda maddesi satışı mı (teslim) yoksa hizmet satışı mı olduğunun tespitinin çok zor olduğunun ve Maliyenin mükellefin insafına kaldığının farkındayım. Ancak bunu önlemenin yolu yasal düzenlemeleri sınırları zorlayacak ve yetki aşındıracak şekilde yorumlamak değil, kanunla veya Cumhurbaşkanı kararıyla söz konusu işletmelerde yapılan her türlü satışı kapsayacak şekilde bir düzenleme yapmaktır.

Yazımı nereden çıktığını bilmediğim bir şehir efsanesini düzelterek bitirmek istiyorum. Piyasada alkollü içecek giderlerinin gelir ve kurumlar vergisi açısından gider olarak indirilemeyeceği ve KDV’sinin indirilemeyeceği yönünde yanlış bir bilgi var. Kanunlarımızda (şimdilik!) bu yönde bir kısıtlama yok. Dolayısıyla, bir çalışan veya müşteri yemekte alkollü içecek içti diye bunun giderleştirilmesi ve KDV’sinin indirimi reddedilemez, yeter ki işle bağlantılı olduğu tevsik edilsin. Piyasada alkollü içecek faturası kestirilmemesinin altında bu yanlış şehir efsanesinin de olduğunu düşünüyorum.

Sözün özü: Aşındırılan yetki yıpranır.

Numan Emre ERGİNPERSPEKTİF

KATMA DEĞER VERGİSİ GENEL UYGULAMA TEBLİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ (SERİ NO: 51)

Uncategorized

27 Nisan 2024 CUMARTESİ

Resmî Gazete

Sayı : 32529

TEBLİĞ

Hazine ve Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ndan:

KATMA DEĞER VERGİSİ GENEL UYGULAMA TEBLİĞİNDE

DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ

(SERİ NO: 51)

MADDE 1- 26/4/2014 tarihli ve 28983 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinin (III/B-2.4.) bölümünde yer alan “(%8)” ibareleri “(%10)”, “(%18)” ibareleri “(%20)” şeklinde değiştirilmiş, aynı Tebliğin (III/B-2.4.1.) bölümünün birinci paragrafında yer alan “1/1/2008 tarihinden itibaren” ibaresi yürürlükten kaldırılmış ve aynı bölümün dördüncü paragrafından sonra gelmek üzere aşağıdaki paragraflar eklenmiştir.

“Bu işletmeler prensip olarak hizmet işletmesi mahiyetinde olduklarından buralarda imal edilen veya dışarıdan temin edilen gıda maddelerinin buralarda veya dışarıda tüketilmek üzere müşterilere satışında %10 (alkollü içeceklerde %20) oranında KDV hesaplanır.

Örnek 1: (K) Kahvecisi, kendi hazırladığı kahvelerin yanında (T) işletmesinden temin ettiği keklerin de satışını yapmaktadır. Self-servis olarak hizmet veren işletmeye gelen müşteri sipariş ettiği kahvenin yanında ıslak kek satın almış ve işletmeye ait alanda oturmak yerine siparişlerinin paketlenmesini istemiştir. Ayrıca 100 gr Türk kahvesi çektirmiştir. Kafeterya ruhsatına sahip olan (K)’nın yaptığı bu satışların tamamında %10 oranında KDV hesaplanacaktır.

Örnek 2: (G) Lokantasında yemek yiyen müşteri (D), lokantadan ayrılırken 1 kg baklava satın almıştır. Lokanta, müşteriye vermiş olduğu yemek hizmeti ile baklava satışında %10 oranında KDV hesaplayacaktır.

Bu işletmelerin telefonla veya internet üzerinden sipariş suretiyle adrese gönderme, gel-al gibi yöntemlerle yaptıkları tüm satışlar da aynı mahiyettedir.

Örnek 3: (A) Pastanesi, telefonla verilen sipariş üzerine imalathanesinde 8 kişilik doğum günü pastası hazırlamıştır. Müşteri pastanın ev adresine gönderilmesi yerine iş çıkışı pastaneye gelerek pastayı alacağını bildirmiştir. İş çıkışında sipariş pastanın yanında 1 kg kuru pasta ve 2 şişe limonata satın almıştır. Pastane işletme ruhsatına sahip (A)’nın sipariş suretiyle hazırladığı pasta ve yanındaki gıda satışlarında %10 oranında KDV hesaplanacaktır.

Öte yandan, yiyecek ve içecek hizmetlerine yönelik işyeri açma ve çalışma ruhsatı bulunmadığı halde müşterilerine masa, oturma yeri, tezgâh gibi servis yapılabilen alanlarda yiyecek ve içecek hizmetleri sunanların bu yerlerde yaptıkları gıda maddeleri satışları da 2007/13033 sayılı BKK eki (II) sayılı listenin 24 üncü sırası kapsamındadır.

Örnek 4: Sahilde faaliyet gösteren (B) Büfe İşletmesi, yiyecek ve içecek hizmetlerine yönelik işyeri açma ve çalışma ruhsatı bulunmadığı halde büfesinin önüne yerleştirdiği masa ve taburelerde oturan müşterileri ile sahilde bulunan şezlonglarda denize girenlere tost, çay ve meşrubat satışı yapmaktadır. (B) Büfe İşletmesi, fiilen yiyecek ve içecek hizmetleri sunduğundan büfede hazırladığı tost ve çayın yanında dışarıdan hazır temin ettiği gıda maddelerinin satışında %10 oranında KDV hesaplayacaktır.”

MADDE 2- Bu Tebliğ yayımını izleyen ayın başında yürürlüğe girer.

MADDE 3- Bu Tebliğ hükümlerini Hazine ve Maliye Bakanı yürütür

https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2024/04/20240427-16.htm

ALACAK VE BORÇ SENETLERİ REESKONTUNDA UYGULANACAK FAİZ ORANI YENİDEN BELİRLENDİ

Uncategorized

ALACAK VE BORÇ SENETLERİ REESKONTUNDA UYGULANACAK FAİZ ORANI YENİDEN BELİRLENDİ

Bilindiği üzere, vergi yasaları açısından iktisadi işletmelerde kazanç tespit edilirken, Vergi Usul Kanunu’nun 281 ve 285. maddeleri hükümleri uyarınca, değerleme günü itibariyle vadesi gelmemiş olan senede bağlı alacak ve borçlar reeskonta tabi tutularak değerleme gününün kıymetine irca olunabilmektedir. Alacak senetleri için reeskont ayrılması, reeskont tutarı kadar gider kaydı, borç senetleri için reeskont ayrılması ise reeskont tutarı kadar gelir kaydı yapılması anlamına gelmektedir. Alacak senetleri için reeskont ayrılması zorunlu olmayıp, ihtiyaridir. Başka bir deyişle; istenirse ayrılabilir, istenmezse ayrılmaz. Ancak alacak senetleri için reeskont ayrılması tercih edilirse, borç senetleri için de reeskont ayrılması zorunludur. 

Öte yandan, banka ve bankerler ile sigorta şirketleri açısından reeskont ayrılması zorunludur. Bunlar reeskont hesaplamalarında ya Cumhuriyet Merkez Bankasının resmi iskonto oranını ya da kendi muamelelerinde uyguladıkları faiz oranını kullanacaklardır.

Banka ve bankerler ile sigorta şirketleri dışında kalanlarda ise, eğer senetler üzerinde faiz oranı belirtilmişse bu oran, belirtilmemişse T.C. Merkez Bankası’nın resmi iskonto oranı eskont hesaplamalarına esas alınmaktadır. Senette faiz oranı belirtilmemişse, 238 seri no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nde belirtildiği üzere; söz konusu hesaplamada esas alınması gereken faiz oranı, T.C. Merkez Bankası’nca kısa vadeli reeskont işlemlerinde uygulanan faiz oranı değil, kısa vadeli avans işlemlerinde uygulanan faiz oranı olmalı ve senedin değerleme günündeki kıymeti belirlenirken iç iskonto yöntemi uygulanmalıdır.

Öte yandan, 30 Nisan 2013 tarihinde yayımlanan 64 Seri Nolu VUK sirküleri ile ileri düzenleme tarihli çeklerin değerleme gününde vadesi gelmemiş senede bağlı alacak ve borçlar için uygulanması öngörülen reeskont uygulamasından yararlanmasının mümkün bulunduğu açıklanmıştır. Dolayısıyla ileri düzenleme tarihi taşıyan (vadeli) çekler reeskonta tabi tutularak değerleme günü kıymetine irca olunabilir.

Hesap dönemi sonu itibariyle senede bağlı borç ve alacakların değerleme gününde haiz olacakları değerleri ve reeskont tutarı

A x 360

F=A – ( ————- )  formülüne göre bulunacaktır. Formülde;

360 + (m x t)

 

F= İskonto tutarı (Reeskont tutarı)

A= Senedin nominal değeri

M= Faiz oranı

t= Vadeyi ifade etmektedir.

1 Nisan 2024 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan “Reeskont ve Avans İşlemlerinde Uygulanacak Faiz Oranlarının Tespiti” Tebliği’ne göre, vadesine en çok 3 ay kalan senetler karşılığında yapılacak reeskont işlemlerinde uygulanacak iskonto faiz oranı yıllık yüzde 50,75; avans işlemlerinde uygulanacak faiz oranı ise yıllık yüzde 51,75 olarak tespit edilmiştir. Buna göre, 1 Nisandan sonra sona erecek hesap dönemlerine ilişkin gelir ve kurumlar vergisi matrahlarının tespitinde alacak ve borç senetleri reeskontunun hesaplanmasında faiz oranı olarak yıllık yüzde 51,75 oranının (31.03.2024 tarihi itibariyle yapılacak reeskont uygulamasında ise yıllık yüzde 44,25 oranının) alınması gerekmektedir. (238 Sayılı VUK Genel Tebliği’ne göre, reeskont işlemleri sırasında iç iskonto yöntemi uygulanmalıdır).

Döviz üzerinden bir bedelle düzenlenmiş senetlerde reeskont hesaplaması dövizli bedel üzerinden yapılmalı, reeskont tutarı hesaplandıktan sonra Maliye Bakanlığı’nca belirlenen değerleme kuru üzerinden reeskont tutarının TL’ye çevrilme işlemi yapılmalıdır. Senet üzerinde herhangi bir faiz oranı yer almaması halinde değerleme gününde geçerli olan Londra Bankalar Arası Faiz Oranı (LİBOR) esas alınacaktır.

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/alacak-ve-borc-senetleri-reeskontunda-uygulanacak-faiz-orani-yeniden-belirlendi/739663

Akif AKARCA / Dr.Mehmet ŞAFAKVERGİNİN GÜNDEMİ

GES YATIRIMLARINDA İNDİRİMLİ KURUMLAR VERGİSİ VE UYGULAMADA DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR

Uncategorized

GES YATIRIMLARINDA İNDİRİMLİ KURUMLAR VERGİSİ VE UYGULAMADA DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR

  1. Giriş

Son yıllarda enerji maliyetlerindeki artış, işletmeleri alternatif enerji kaynaklarına yöneltmektedir. Alternatif enerji kaynaklarının başında gelen GES (Güneş Enerjisi Santralleri) yatırımlarının teşvik kapsamına alınması ile birlikte bu tür yatırımlara olan ilgi artmıştır.

GES yatırımları, uzun vadede işletme maliyetlerinde önemli bir düşüş sağlamaktadır. Elektrik giderlerinin azalması veya hatta sıfıra yakın olması, işletme karlılığının artırılmasına doğrudan etki etmektedir. Bu tür yatırımlar nedeniyle elde edilecek tasarruflar başka yatırımlara kaydırıldığında veya operasyonel maliyetler azaldığında doğal olarak işletme karlılığı artmakta, yatırımlar nedeniyle şirket değerleri yükselmektedir.

GES yatırımları, çevre dostu bir enerji üretim yöntemi olduğu için firmaların sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşması açısından da etkili bir araçtır. Günümüzde sürdürülebilirlik giderek daha önemli bir kavram haline gelmekte ve tüketiciler, çevreye duyarlı işletmeleri desteklemek istemektedirler. GES yatırımı ile işletmeler, çevre dostu bir imaj oluşturabilmekte ve bu sayede rekabet avantajı kazanabilmektedirler.

Yine GES yatırımcıları açısından kendi enerjisini üreten bir santrale sahip olmak, enerji tedarikini garanti altına almak ve enerji fiyatlarındaki dalgalanmalardan etkilenme riskini azaltmak demektir. Ayrıca, bu yatırımlar ülkemizin enerji bağımsızlığına olumlu katkı sağlayarak, enerji ithaline olan bağımlılığı da azaltmaktadır.

Ülkemizde GES yatırımları için önemli vergi avantajları ve teşvikler mevcuttur. Örneğin; yatırım teşvik belgesine bağlanmış tesis yatırımlarda Kurumlar Vergisi indirimi, KDV istisnası, Gümrük Vergisi istisnası, Damga Vergisi ve Harç istisnası, sigorta primi işveren hissesi desteği ile ilgili tesislerin amortisman süresinin yarısının dikkate alınması suretiyle daha kısa sürede itfa edilmesi gibi imkanlar yatırımın maliyetini azaltmakta ve yatırımın geri dönüş süresini kısaltmaktadır.

  1. GES Yatırımlarına Sağlanan Teşvikler ve Destek Unsurları

Yatırım teşviklerinin düzenlendiği 15/6/2012 tarihli ve 2012/3305 sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar’da yapılan değişikliklerle teşvik sisteminde güncellemeler yapılmaktadır. 24.02.2022 tarih ve 5209 sayılı Cumhurbaşkanı kararı ile; lisanssız faaliyet kapsamında ve bağlantı anlaşmasındaki sözleşme gücü ile sınırlı olmak kaydıyla, güneş enerjisine dayalı elektrik üretim tesisi yatırımları ile rüzgar enerjisine dayalı elektrik üretim tesisi yatırımları faiz/kâr payı desteği sağlanmaksızın, en az 4. Bölge destek unsurlarından, 5.ve 6.bölgelerde gerçekleştirilen yatırımlar ise bulunduğu bölgede uygulanan destek unsurlarından faydalanabilecektir. Söz konusu destek unsurları aşağıda tablo halinde gösterilmektedir;

DESTEK UNSURLARI BÖLGELER
1. 2. 3. 4. 5. 6.
KDV İstisnası Var
Gümrük Vergisi Muafiyeti Var
Vergi İndirimi %70 %80 %90
Yatırıma Katkı Oranı %30 %40 %50
Sigorta Primi İşveren Hissesi Desteği 6 Yıl 7 Yıl 10 yıl
Sigorta Primi İşveren Hissesi Desteği Sınırı (Sabit Yatırım Tutarı * %) %25 %35 Sınır yok
Yatırım Yeri Tahsisi Var
Damga Vergisi ve Harç İstisnası Var
KKDF Muafiyeti Var
Faiz veya Kâr Payı Desteği TL Kredi Yok
Döviz / Dövize Endeksli Kredi
SGK İşçi Hissesi Desteği Yok 10 Yıl
Gelir Vergisi Stopajı Desteği Yok 10 Yıl

GES yatırımları 24.02.2022 tarihinde yapılan düzenleme öncesinde sadece genel teşvik uygulamaları bakımından (KDV İstisnası ve Gümrük Vergisi muafiyeti) desteklenirken, düzenleme sonrasında ilgili yatırımlar bölgesel teşvik uygulamaları kapsamında desteklenmektedir.

  1. GES Teşvikli Yatırımlarında İndirimli Kurumlar Vergisi Açısından Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar

GES yatırımları için İndirimli Kurumlar Vergisi uygulamasında özellikli hususlara aşağıda bölümler halinde yer verilmiştir;

3.1.      GES Yatırımları İçin Teşvik Belgesinde Tanımlanan Yatırım Türü ve İndirimli Kurumlar Vergisi Uygulaması

T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından bu tür yatırımlara “Komple Yeni Yatırım” türünde teşvik belgesi verilmektedir. Komple Yeni Yatırım türünde indirimli kurumlar vergisi uygulamasında yatırımdan elde edilen kazançların ayrı hesaplarda takip edilmesi zorunludur. Tevsi yatırım için kazanç tespitinde yapılan yatırım tutarının dönem sonunda kurumun aktifinde bulunan toplam sabit kıymet tutarına oranlanması yönteminin, komple yeni yatırım türünde düzenlenen teşvik belgeleri için uygulanması mümkün bulunmamaktadır. Bu nedenle GES yatırımları için teşvik belgesi sahiplerinin GES faaliyetlerinden elde ettiği gelirleri ve GES için katlandığı giderleri ayrı hesaplarda takip etmesi ve ilgili yatırımdan elde ettiği kazançlarını diğer faaliyetlerinden ayrı olarak tespit etmesi gerekmektedir.

3.2.      2012/3305 Sayılı Karar’ın Geçici 8.Maddesi Kapsamında GES Yatırımlarının Durumu

2012-3305 sayılı kararın Geçici 8.maddesi kapsamında imalat sanayiine yönelik (US-97 Kodu:15-37) düzenlenen yatırım teşvik belgeleri kapsamında 1/1/2017 ile 31/12/2022 tarihleri arasında gerçekleştirilecek yatırım harcamaları için vergi indirimi desteğinde uygulanacak yatırıma katkı oranları her bir bölgede geçerli olan yatırıma katkı oranına 15 puan ilave edilmek suretiyle, kurumlar vergisi veya gelir vergisi indirimi tüm bölgelerde yüzde yüz oranında ve yatırıma katkı tutarının yatırım döneminde yatırımcının diğer faaliyetlerinden elde ettiği kazançlarına uygulanacak oranı yüzde yüz olmak üzere uygulanmaktadır. Bu uygulama için süre uzatımı gelmediğinden, imalat sanayiine yönelik (US-97 Kodu:15-37) düzenlenen yatırım teşvik belgeleri kapsamında 01/01/2023 tarihinden sonra gerçekleşecek yatırımlar için düzenleme kapsamında ilave teşviklerden faydalanılması mümkün bulunmamaktadır.

GES sistemleri için teşvik belgeleri üzerinde US-97 Kodu: “4010.0.01.00 Elektrik enerjisi üretimi” olarak tanımlanmaktadır. İlgili faaliyet kodu imalat sanayiine yönelik (US-97 Kodu:15-37) belirlenen sınıflandırma arasında olmadığından, GES vergi indirimi desteklerinin yürürlüğe girdiği 24.02.2022 tarihi ile 31.12.2022 tarihleri arasında gerçekleştirilen yatırım harcamaları için; yatırıma katkı oranına 15 puan ilave edilmesi avantajı ve yüzde yüz oranında kurumlar vergisi indirimi uygulaması mümkün bulunmamaktadır.

3.3.          Yatırım Döneminin Kısa Süreli Olması ve Yatırımın Hızlıca İşletme Dönemine Geçmesi

Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 32/A maddesinin ikinci fıkrasına 6322 sayılı Kanunla eklenen (c) bendi hükmüyle, mükelleflerin yatırım teşvik belgesi kapsamındaki yatırımlarının yatırım döneminde diğer faaliyetlerinden 1/1/2013 tarihinden itibaren elde ettikleri kazançlarına, indirimli kurumlar vergisi uygulanması suretiyle yatırıma katkı tutarının kısmen kullandırılması mümkündür.

Mükelleflerin, 2012/3305 sayılı Karar kapsamında düzenlenmiş yatırım teşvik belgeleri kapsamındaki yatırımlarına fiilen başladıkları tarihten itibaren, hesaplanacak yatırıma katkı tutarına mahsuben;

˗       Toplam yatırıma katkı tutarının Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenen oranını geçmemek ve

˗       Gerçekleştirilen yatırım harcaması tutarını aşmamak

üzere, yatırım döneminde diğer faaliyetlerinden elde ettikleri kazançlarına indirimli kurumlar vergisi uygulanabilecektir.

1 Seri No’lu Kurumlar Vergisi Tebliği’ne göre “Yatırım dönemi” ifadesinden, yatırım teşvik belgesi kapsamındaki yatırıma fiilen başlanılan tarihi içeren geçici vergilendirme döneminin başından tamamlama vizesi yapılması amacıyla Ekonomi Bakanlığına müracaat tarihini içeren geçici vergilendirme döneminin son gününe kadar olan sürenin anlaşılması gerekmektedir. Öte yandan yatırımın fiilen tamamlandığı tarihin, tamamlama vizesinin yapılmasına ilişkin olarak Ekonomi Bakanlığına müracaat tarihinden önceki bir geçici vergilendirme dönemine isabet etmesi halinde ise yatırımın fiilen tamamlandığı tarihi içeren geçici vergilendirme döneminin son gününün yatırım döneminin sona erdiği tarih olarak dikkate alınması gerekmektedir.

Yatırım döneminde diğer faaliyetlerden elde edilen kazançlara da indirimli kurumlar vergisi uygulanabilirken; işletme döneminde yatırımın işletilmesinden elde edilen kazançlara indirimli kurumlar vergisi uygulanabilmektedir. Dolayısıyla GES yatırımları işletmeye alındıktan sonra komple yeni yatırımdan yani güneş enerji santralinden elde edilen kazançlar üzerinden indirimli kurumlar vergisi uygulanması gerekmektedir. Yatırımının tamamlanmasının sonraki hesap dönemine sarkması halinde yatırımın fiilen tamamlandığı veya tamamlama vizesi başvurusunun yapıldığı geçici vergilendirme döneminin son gününe kadar diğer faaliyetlerden elde edilen kazançlara indirimli kurumlar vergisi uygulanması mümkündür. Bu durumda mükellefler izleyen dönemlere ait geçici vergi ve ilgili hesap dönemine ait kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde yatırımın işletilmesinden elde ettiği kazançların yanında, önceki geçici vergilendirme döneminde indirimli kurumlar vergisi hesapladığı diğer faaliyetlerden elde ettiği kazançları ile sınırlı olmak üzere indirimli kurumlar vergisinden faydalanabilecektir.

Güneş enerjisi santrallerine ilişkin yatırımlar, kısa süre içerisinde işletmeye alınmaktadır. Yatırım döneminin kısa olması yatırım döneminde diğer faaliyetlerden elde edilen kazançlar üzerinden indirimli kurumlar vergisinden yararlanma süresini etkilemektedir.

Yatırımın başlangıç ve bitiş tarihleri Kurumlar Vergisi indirimi açısından kullanılacak teşvik rakamını, dolayısıyla ödenecek Kurumlar Vergisi rakamını doğrudan etkileyecektir. Bu nedenle yatırımın başlayacağı ve tamamlanacağı tarihlerin hassas bir şekilde planlanması mükellefler açısından faydalı olacaktır.

3.4.      Tamamlanan Yatırım İçin Hak Kazanılan Yatırıma Katkı Tutarının Endekslenmesi

Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 32/A maddesinin ikinci fıkrasında;

“Yatırımın tamamlanması şartıyla, indirimli kurumlar vergisi uygulanmak suretiyle yararlanılan kısmı hariç olmak üzere kalan yatırıma katkı tutarı, yatırımın tamamlandığı hesap dönemini izleyen yıllarda Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre bu yıllar için belirlenen yeniden değerleme oranında artırılarak dikkate alınır.”

hükmü yer almaktadır.

Buna göre, ilgili teşvik belgesi kapsamındaki toplam yatırıma katkı tutarının yatırımın tamamlandığı hesap döneminin sonuna kadar yararlanılamayan kısmı (yatırımın tamamlandığı hesap döneminin sonuna kadar gerek diğer faaliyetlerden elde edilen kazançlara ve gerekse yatırımın tamamen veya kısmen işletilmesinden elde edilen kazançlara indirimli kurumlar vergisi uygulanması suretiyle yararlanılan kısmından sonra kalan yatırıma katkı tutarı), yatırımın tamamlandığı hesap dönemini izleyen yıllarda Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre bu yıllar için belirlenen yeniden değerleme oranında artırılarak dikkate alınmalıdır.

Yukarıdaki bölümde de belirtildiği üzere, GES yatırımları kısa sürede tamamlanıp işletme dönemine geçtiğinden; devreden yatırıma katkı tutarlarının yatırımın tamamlandığı hesap dönemini izleyen yıllarda belirlenen yeniden değerleme oranlarınca endekslenmesi unutulmamalıdır.

3.5.          Yatırım Teşvik Belgesi ile KDV’den İstisna Olarak İktisap Edilen Makine ve Teçhizat İçin Avantajlı Amortisman Süreleri

7103 sayılı Kanun ile eklenen Vergi Usul Kanunu’nun Geçici 30. maddesi ile, maddenin yürürlüğe girdiği 01.05.2018 tarihinden 31.12.2019 tarihine kadar; 7338 sayılı Kanun ile yukarıda belirtilen geçici maddeye yapılan ekleme ile 26.10.2021 tarihinden 31.12.2023 tarihine kadar, yatırım teşvik belgesi kapsamında KDV’den istisna olarak iktisap edilen yeni makine ve teçhizat için uygulanacak amortisman oran ve süreleri, Vergi Usul Kanunu’nun 315. maddesine göre tespit ve ilan edilen faydalı ömür sürelerinin yarısı dikkate alınmak suretiyle dikkate alınabilmektedir.

Yatırım teşvik belgesi kapsamında iktisap edilen makine ve teçhizatlar bakımından, iktisap edilen kıymetin uygulamadan yararlanabilmesi için, öncelikle yatırım teşvik belgesi eki listede yer alması ve makine-teçhizat niteliğinde olması gerekmektedir. Söz konusu uygulamadan yararlanmak tercihe bağlı olup, söz konusu avantajın ilk defa amortisman ayrılan hesap döneminde tercih edilmemesi halinde sonraki dönemlerde ilgili düzenlemeden faydalanılmasının mümkün olmadığını belirtmek gerekir.

İdarece Güneş Enerjisi Santrallerinin faydalı ömür süresi 10 yıl, Normal Amortisman Oranı da yüzde 10 olarak belirlenmiştir. Vergi Usul Kanunu’nun Geçici 30. maddesi ile getirilen avantajdan faydalanmak isteyen mükellefler, Güneş Enerji Sistemi ile ilgili teşvik belgesi kapsamında yapacakları yatırımlar için, 31.12.2023 tarihine kadar KDV’den istisna olarak satın alacakları makine ve teçhizatlarının faydalı ömürlerini 10 yıl yerine 5 yıl olarak dikkate alabilecektir.

İlgili uygulamanın tercih edilmesi halinde GES yatırımı kapsamında aktifleştirilen makine ve teçhizatlar için gider olarak dikkate alınacak amortisman tutarı artacaktır. Bu durumun indirimli kurumlar vergisi kapsamında komple yeni yatırımdan elde edilecek kazancı azaltıcı etkisi bulunmaktadır. Bu nedenle yatırıma başlarken bu durumun detaylıca değerlendirilmesi ve gelecek dönemlerde vergisel yönden en elverişli sonuçlar elde edilecek şekilde planlama yapılmasında fayda vardır.

  1. Sonuç

Son dönemde enerji fiyatlarındaki hızlı artış, firmaları alternatif enerji kaynaklarına yöneltmiştir. Yenilenebilir enerji kaynaklarından en önemlisi olan güneş enerjisi sistemlerine sağlanan teşvik ve destekler, bu yatırımlara olan ilgiyi artırmaktadır.

GES yatırımları 24.02.2022 tarihinde yapılan düzenleme öncesinde sadece genel teşvik uygulamaları kapsamında (KDV İstisnası ve Gümrük Vergisi muafiyeti) desteklenirken, düzenleme sonrasında bölgesel teşvik uygulamaları kapsamında desteklenmektedir.

GES yatırımlarında indirimli kurumlar vergisi açısından özellikli bazı hususlar olup, mükelleflerin uygulamada yukarıda belirtilen açıklamaları da göz önünde bulundurmasının faydalı olacağı değerlendirilmektedir.

https://kpmgvergi.com/blog/ges-yatirimlarinda-indirimli-kurumlar-vergisi-ve-uygulamada-dikkat-edilmesi-gereken-hususlar/1276

Oğuzhan Önsöz
Tam Tasdik Hizmetleri, Müdür
oonsoz@kpmg.com

Scroll to Top
Burcu YILDIZ İzmir Serbest Muhasebeci Mali Müşavir– 0531 020 5320 İZMİR Mali Müşavir Bürosu Konak / İZMİR Listesi – Mali Müşavir İzmir – Şirket Kuruluş İşlemleri
MENÜ